sevmek ruhun bir hali midir? yoksa sadece beden kimyasının karşısındakini kendine uygun görmesi midir? işte bunu çoğu kez soruyorum kendime. bazen materyalist bir şekilde bunun sadece kimyadan ve materyalden kaynaklanan bir durum olduğunu sanıyorum, ama biyoloji konusundaki yetersiz bilgim bunu açıklamama engel oluyor. bazen de sevginin sadece ruhun bir hali olduğunu düşünüyorum. bu kararsızlığın tek nedeni birgün içinde çok farklı şeyler yaşamam ve duygu dünyamın değişken yapısı. amatör de olsa yazarlık gerçekten zordur. sadece içinizden gelenleri yazsanız bile, çok geniş bir edebi hazneniz olmasa da, veya sadece amatör olsanız dahi. bu durum böyledir. yani zordur. bu işin zorluğu da hayatta maruz kalınan mesela sevgi gibi duygular üzerine çok ciddi bir felsefe yürütmektir. yani diğer insanların günlük işlerinden, hiyerarşi mücadelesinden asla zamanını ayıramadığı duygu ve duygu değişimleri, bir yazar için hayata anlam katan uğraşılardır. çoğu kez sevgi üzerine düşünürken pek tabi olarak kadınlar üzerine de düşünüyorum. acaba kadınların bariz olan güce düşkünlüğü, bir erkeği sevmede ne kadar etkilidir. bunun basit ama doğruluğu kesin olmayan cevabı: geri toplumlarda kadınların güce tapmaları, gelişmiş toplumlarda özgürlüğe. hayvani duygulara daha yakın toplumlarda kadınlar bir erkekte öncelikle diğer erkeklere olan bedensel üstünlüğü ele alırken daha gelişmiş ve kültür gibi yapay bir kurumun içine dalmış toplumlarda ise kadınlar kendilerine özgürlük sağlayan erkeklere daha düşkündür. bunun tek nedeni gelişmiş ülkelerde kadınların kendilerini birey olarak görmeye alışkın olmaları. gelişmemiş ezik toplumlarda kadınların kendilerini bir meta olarak görmeye alışmış olmaları. işte tüm her şeyi açıklayan önerme budur.
bu yazıya başlık koymuyorum çünkü bu yazıda birden fazla konuda yazdım. nasıl diye sormayın öyle denk geldi sadece.
ama şu da bir gerçek ki: sevmek bir ana ait sadece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder